top of page

Vagon Li Olayı ve Türkçemize Sahip Çıkan Cumhuriyet Gençleri

Bugün büyük coşkuyla söylediğimiz 10. Yıl marşında geçen dizelerin heyecanının yaşandığı yıllar... Gazi Paşa hayatta ve ulus bilincinin kazandırılması adına önemli çalışmalara önderlik ediyordu. Bu çalışmalar kapsamında Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları tesis edilmiş, Gazi Paşa’nın  özel isteği ve katılımıyla 26 Eylül 1932’de Birinci Türk Dili Kurultayı düzenlenmişti. - 26 Eylül, kurultay katılımcıları tarafından “Dil Bayramı” olarak ilan edilir ve 92 yıldan bu yana Dil Bayramı, Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenen farklı etkinliklerle ve artan bir coşkuyla kutlanmaktadır - İlk yapılan kurultaydan kısa bir süre içinde  kamuoyunda özellikle genç nesilde güçlü bir Türkçe bilinci ve hassasiyeti oluşmuştu. Genç Cumhuriyetin pırıl pırıl yeni nesli tarafından Türkçenin benimsendiği, geliştirildiği bu günlerde, ilk dil kurultayından 5 ay sonra 1933  Şubat ayının sonlarına doğru Vagon Li Şirketinde yaşanan bir olay, bütün ülkede büyük yankı uyandırır.

 

23 Şubat 1933 günü Beyoğlu Şubesi'nin Müdürü ve İtalyan ordusunda görev yapmış eski bir subay olan Jannone'nin, şubede görevli Naci Bey'i Türkçe konuştuğu için görevinden uzaklaştırması, Türk basınının ve üniversite gençliğinin sert tepkisi ile karşılaşır.

 

Bir Fransız kuruluşu olan ve Paris-İstanbul arasında Doğu Ekspresi'ni işleten Uluslararası Yataklı Vagonlar Şirketi Vagon Li (Wagon-Lits)'nin Beyoğlu Şubesine İtalyan Jannone yönetici atanır. 21 Şubat 1933 günü aynı şubede dört yıldır çalışmakta olan Naci Bey’e  Ankara treninden yataklı vagona yer almak isteyen bir iş adamı gelir. Kendi şubelerinde yer kalmadığını gören Naci Bey, şirketin Galata şubesinde yer olup olmadığını sormak üzere telefonla Galata Şubesi'ndeki Türk görevliye bilet olup olmadığını doğal olarak Türkçe sorar. O sırada orada bulunan yeni şube müdürü Jannone bu konuşmaya tanık olur. Telefon konuşmasının bitmesinden  sonra diğer memurlara Naci Bey'in hangi dille telefonda konuştuğunu hakaretamiz bir biçimde sorar. Memurların Naci Bey'in Türkçe konuştuğunu söylemeleri üzerine Jannone, Naci Bey'e daha da aşağılayıcı bir tavırla, şirkette resmî dilin Fransızca olduğunu söyler. Şirket müdürünün bu sözleri karşısında Naci Bey;


“– Ben Türk'üm! Memleketimde resmî lisan Türkçedir. Hatta siz bile Türkçe öğrenmelisiniz!” cevabını verir. 


Bu cevaba çok sinirlenen Jannone, Naci Bey'e  yirmibeş kuruş para cezası verdiğini açıklar. Naci Bey, herhangi bir suç işlemediğini, ceza ödeyecek bir durum olmadığını söyler ve “Memleketimde Türkçe konuşmak hakkımdır” diyerek açıkça tavrını ortaya koyar. Naci Beyin Türkçe konusundaki tavizsiz tutumu karşısında Jannone daha da ileri gider ve Naci Beyi on beş gün süre ile işten uzaklaştırdığını söyler. Bunun üzerine Naci Bey şapkasını alıp bir tek söz bile söylemeden  çıkıp gider.


Olaya tanık olan diğer memurlar, Türkçe konuşmanın aşağılanması karşısında   Jannone'nin makamına giderek yaptığı hareketin doğru olmadığını belirtip çalışma arkadaşları Naci Bey hakkında verilen kararın geri alınmasını isterler. Ancak müdür Jannone; “Ya ben giderim, yahut o!” diyerek olayı kendisi için bir şeref meselesine dönüştürür.


Olay, Yataklı Wagonlar Şirketi'nin Türkiye temsilciliğine yansıtılır. Bulunduğu ülkenin diline hakaret eden bir müdürün yol açtığı olumsuzluğun giderilmesi ve Naci Bey'in görevine döndürülmesi istekleri karşılıksız kalır.

Bu olay, kamuoyuna iki gün sonra 23 Şubat 1933 günlü Vakit gazetesinde “Bu nasıl iş? Küstahlık! Türkiye'de Türkçe konuşmak kabahat miymiş?” başlığıyla “Bu çirkin hareket gösteriyor ki henüz Türkiye'de Türklüğe riayet etmesini hâlâ bilmeyen ecnebiler var. Türkiye'de resmî lisan Türkçedir. Türkiye topraklarında Türkçeyi bir ecnebi menedemez. Bu küstahlığa bir Türk olan şirket mümessilinin de göz yummayacağı tabiidir. Hükûmetin meseleyi ehemmiyetle nazarı dikkate alarak tahkikat yapacağı ve ekserisi Yunan ve İtalyan tâbiiyetinde olan memurlar önünde cereyan eden bu çirkin hadiseyi çıkaran ecnebiye haddini bildireceği şüphesizdir” açıklamasıyla yer alır. 



Jannone ise basına yaptığı açıklamada; şirketin "karmakarışık" olan işlerini düzeltmek, sorunları halletmek, yolsuzlukların önüne geçmek için iki ay önce Türkiye'ye geldiğine, bunları yapabilmek için memurların hareketlerini kontrol etmek zorunda olduğuna dikkati çektikten sonra olayı;


"... bazı memurların müşterilerle konuşurken, bu müşterilerin memnuniyetsizlik gösterdiklerini görüyordum. Bittabi memurlardan Fransızca olarak izahat istiyordum. Geçen gün mevzubahis memur Galata acentesi ile konuşuyordu. Meseleyi bana izah etmesini söyledim. Cevap vermedi ve konuşmasına devam etti. Müşteri gittikten sonra, memurun yanlış muamelesini gördüm ve kendisini on lira ile değil, on kuruşla tecziye edeceğimi söyledim. ... Bu ihtarım üzerine sinirlendi. Bana Fransızca izahat vermiyeceğini, ceza veremeyeceğimi söyledi. Bunun üzerine diğer arkadaşlarına suimisal olmasın diye, kendisine on beş gün mezuniyet vereceğimi söyledim, fakat iyi bir memur olduğu için, mezuniyetini yedi güne indirdim. O da şapkasını alıp gitti" şeklinde anlatır.

 

Yazılı basın, Jannone'nin tavrını aşırı sert yazılarla kınar.  Cumhuriyet gazetesi "Türkçeyi istemeyenin Türkiye'de yeri yoktur! Türkiye'de bulduğu işle geçindiği halde, fena hissiyat sahibi olduğu anlaşılan ve bu hissini insanı hayretten donduracak bir cür'etle izhardan çekinmeyen bu müdür!" diyerek Jannone hakkında ilgililerden gerekli işlemleri başlatmasını ister. Başyazar Yunus Nadi, Türkiye'de yabancı düşmanlığı olmadığını, kamuoyunun tepkisinin Türklüğe ve Türk diline karşı duyarlılığından kaynaklandığını özellikle vurgular.


Vakit'te Selâmi İzzet, Türkiye'deki yabancı kurumları Yeniçeri Ocağına, yabancı müdürleri ise Asesbaşlara benzeterek "Bu Yeniçeri ocaklarında, kazanı, ecnebî müessis ve müstahdemler kaldırır, umumî müdürler, ne nizam, ne kanun tanırlar, Türkleri kapı dışarı ederler, istediklerini kovarlar, istediklerini tutarlar. Astıkları astık, kestikleri kestiktir" diyerek yabancı şirketlere verilen geniş yetkilere dikkati çeker.  


Cumhuriyet gazetesi Vagon Li şirketi ile ilgili bir başka konuyu daha gündeme taşıyarak şirketin değişik ülkelerde açtığı tüm şube müdürlerinin o ülke vatandaşlarından seçildiğine, Türkiye'de ise bu göreve hep yabancıların getirildiğine dikkati çeker.

 

Yaşananlara en büyük tepki ise  Cumhuriyetin Türk Gençliğinden gelir. Türk diline yönelik bazı tavırlardan uzun süredir rahatsız olan, özellikle 1928'de kamu ulaşım araçlarında Türkçe dışındaki dillerle yapılan konuşmaları protesto için "Vatandaş Türkçe konuş!" kampanyası açan gençler için  Vagon Li olayı bardağı taşıran son damla olur. 24 Şubat'ta olayın basına yansımasının ardından hareketlenen bazı gençler, 25 Şubat sabahı Darülfünun'da (Beyazıt) bir araya gelir. Olayla ilgili gazete kupürlerini üniversite sınıflarının kapılarına asarak dikkat çekerler. Üniversitede bazı  toplantılar yapan öğrenciler Galatasaray Lisesi önünde toplanma ve gösteri yapma kararı alırlar. Cadde-i Kebir’de taş bulamayacaklarını düşündükleri için Darülfünun arkasındaki arsadan topladıkları taşları gazete kâğıtlarına sararak Galatasaray'da toplanan yüzlerce kız ve erkek öğrenci, şirketin Beyoğlu şubesi önünde toplanır. Öğrencileri gören Jannone görevlilerden kepenkleri hızla kapatmalarını ister ve şirketten ayrılır. Bu arada kalabalık nedeniyle duran tramvayın basamağına çıkan bir öğrenci "Arkadaşlar.. Türkiye'de Türk dili hâkimdir" diye başlayan heyecanlı konuşması ile öğrencileri harekete geçirir. Emniyet Müdürü Fehmi Bey, öğrencileri ikna etmeye çalışır ama başarılı olamaz. Beyoğlu İtfaiyesi protestoculara su sıkar ama öfkeli kalabalık dağılmaz. Tüm engellemelerine rağmen gençler, taşlarla şirkete saldırır. "Türk topraklarında Türkçe konuşmayı menedenlerin mevcudiyetine tahammül edemeyiz" sloganları ile demir parmaklıkları indirirler, şirketin camlarını kırarlar. Halkın alkışları arasında şirkete giren gençler, üst katta bulunan yaklaşık dört milyon değerindeki bilete dokunmadan birçok eşyayı tahrip ederler.  Duvarda asılı duran Gazi Paşa’ya ait resmi alıp "bu resim buraya ait değildir" diye bağırarak başları üzerinde ve alkışlar arasında dışarı çıkarırlar. "Türklüğü tahkir edenler, Türkçe konuşmayanlar bu memleketten kovulacaklardır" diye sloganlarla birlikte hep bir ağızdan Sakarya Marşı'nı söyleyerek Tünel’den geçerek şirketin Karaköy Şubesine yönelirler. Orada, kendilerine katılan bir başka grupla birlikte şirketin kepenklerini indirirler, camları kırarlar. Köprüden geçerek Eminönü'ne yönelen gençler yakın zamana kadar yazılı basının merkezi olan Babıâli'ye gelirler. Milliyet, Vakit ve Haber gazeteleri önünde yapılan heyecanlı konuşmalarla tanınmış gazetecilerden destek isterler. "Yaşasın Gençlik, Yaşasın Gazi" sloganları ile Akşam gazetesi ardından Cumhuriyet gazetesi binasının önüne gelen gençler bazı gazetecilere "sütunlarınızı, hatta başmakalenizi güzellik müsabakalarına tahsis ediyorsunuz, gençliği hiç düşünmüyorsunuz" eleştirisinde bulunurlar. Türk Dili’nin en önemli yazarlarından olan o zamanlar Cumhuriyet'te çalışan Peyami Safa "Türk diline dil uzatanların dilleri kurusun!" diye seslenerek gençlere destek vererek alkışlar. Buradan Halkevine yönelen gençler, aralarından seçtikleri bir grubu Halkevi Müdürü Burhan Bey'e gönderirler ve Gazi'nin resminin Halkevi'ne teslim ederler. Sonrasında herhangi bir olay çıkarmadan dağılırlar. Şirketin 28 Şubat’ta Jannone’yi görevden alması üzerine olaylar yatışır.


 

Olay her yönüyle adli makamlar tarafından değerlendirilir. Şirket, Naci Bey'i işe iade kararı alır. Türkiye’nin dört bir yanında yankı bulan olaylar ulusal bir mesele haline gelir ve tüm yurtta Türkçe seferberliği başlatılır.

 

Jannone hakkında Türklüğe hakaret suçundan  dava açılır ama 26 Ekim 1933‘te Cumhuriyetin 10. yılı dolayısıyla çıkarılan genel af kapsamında dava düşer.


Gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı Beyoğlu (Pera) civarında bulunan birçok yabancı şirket, Türkçe isim kullanmaya başlar ve Vagon-Li şirketi daha sonra Osmanlı Devleti döneminden kalan birçok yabancı şirket gibi kamulaştırılır.


Maalesef son yıllarda dilde yozlaşan bir neslin, 91 yıl önce büyük bir heyecanla ana dillerine yapılan saygısızlığa büyük tepki gösteren atalarının torunları olduğunu  anlamakta zorlanıyoruz... 92 yıldır kutlanan Dil Bayramına daha çok önem vermeli ana dilimizi gözümüz gibi önemsemeliyiz.


 

227 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


bottom of page