top of page

Yaşam daima yolunu bulur...

Carl Sagan’ın meşhur “Yaşam daima yolunu bulur” sözüne ispat olur mu bilmem ama 1960’da genç bir mühendis olan David Latimer  dönemin moda eğilimi cam şişelerde bitki yetiştirme akımı ile başladığı deneyle yaşama uzun bir yol bulmuş gibi.


Latimer’in merakla başladığı bu deneyin, ileride "dünyanın en eski teraryumu" olacağını, kendi kendini idame ettiren kapalı bir ekosistemin güzel bir vaka çalışmasına dönüşeceğini kendisi dahil kimse düşünmemişti.


Latimer; Tradescantia olarak bilinen telgraf çiçeğini evinde 10 galonluk bir şişenin içine yerleştirir. Şişe içindeki tohumlara az miktarda gübre ile yaklaşık bir bardak su ekler ve şişenin kapağını sıkıca kapatır. Latimer, bitkilerin kendi mikro evrenlerinde en zorlu koşullarda hayatta kalıp kalamayacağını merak ettiğinden şişenin hava ve su girişi engeller. Su ve hava olmadan bir bitkinin yaşama olasılığı kağıt üzerinde mümkün gözükmediğinden Latimer’de deney ilerledikçe hayrete vardıracak bir şaşkınlık oluşur. Şişe içinde havasız ve susuz bir şekilde büyüyen bitki, zamanla şişenin bütün hacmini kaplayacak kadar yaprak açmaya devam eder.



Latimer, bitkiye az miktarda su eklemek şişeyi 1972'de açar. O zamandan beri, su veya hava olmadan şişe kapalı kalır.


Latimer’in deneyle ilgili sözleri dikkat çekicidir;


"Bitki pencereden 6 fit uzakta olduğu için biraz güneş ışığı alıyor. Işığa doğru büyüdüğünden arada sırada yönü değiştirilerek eşit şekilde büyümesi sağlanıyor. Bunun dışında, hiç bakım-budama yapmadım. Bitki sadece şişenin sınırlarına kadar büyüyor."


Tradescantia, zamanla kendi ekosistemini oluşturmuş ve şişedeki mikro evreninde büyümeye devam etmiştir.


Peki, bu nasıl mümkün oldu?


Kapalı şişe dışından ihtiyaç duyulan tek şey gün ışığıdır. Gün ışığından alınan enerji (ışık) yapraklardan yayılarak klorofil (yeşil  pigment) içeren proteinler tarafından bitki içine alınır. Az miktarda ışık ATP (adenozin trifosfat) ile depolanır. Bu ışık bitki köklerinde kalan sudaki elektronları çıkarmak için kullanılır. Açığa çıkan elektronlar, kimyasal reaksiyonlar yoluyla karbondioksit karbonhidrata dönüşür ve oksijen serbest bırakılır.


Fen dersinden bildiğimiz adıyla fotosentez yaparak oksijen üretimi sağlayan bitki, oksijenin üretilmesiyle birlikte ekosistemde nemlenme oluşturur. Bitkinin su ihtiyacı bu nemlenme ile karşılanır. Gelişimini tamamlayarak düşen yapraklar karbondioksit için uygun ortam oluşturur. Düşen yaprakların çürümesi bitkinin gübrelenmesini sağlar. Bitki ışık olmadığında (gece vakti) depoladığı maddeleri parçalamak için de aynı hücresel solunum sürecini kullanır. Su, bitki köklerinde tutularak, havaya kaçarak ve saksı karışımında yoğunlaşarak sürekli dolaşım halinde olur.  Yaşam döngüsü bu şekilde tekrarlanır.  


Telgraf çiçeğinin dış koşullardan izole bir ortamda hayatta kalabilmesinin kısaca formülü budur.


Bu hayret verici deney David Latimer’ın cam şişe içindeki mikrokozmosu olarak kayıtlara geçer  ve NASA’nın dünya dışı gezegenlerde yürüttüğü çalışmalara ışık tutar.


Sadece güneş ışığı ile yıllarca yaşayabilen bitki ekosistemlerinin gücünden faydalanılarak Mars’da yaşam oluşturulması çalışmalarına temel olur.


 

 

461 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page